Basitçe söylenişi: "Hiçbirimiz hepimizden daha akıllı değiliz." Bilimsel açıklaması ise herhalde bundan daha güzel yapılamazdı.


 Selçuk Erez'den alıntı:

 
Yazının tamamı için
http://www.hekimedya.org/oku.php?yazi_id=1209

...

Francis Galton kimdir?

Francis Galton, 1822-1911 yılları arasında yaşamış bir İngiliz bilim adamıdır. Galton, matematik, coğrafya, meteoroloji ve istatistik konularında buluşları olan sıradışı biridir. İstatistikte korelasyon kavramını ortaya atan odur, adli tıpta parmak izlerinin kullanılması da onun buluşudur.

Galton, toplumları doğru yönetmek için gereken niteliklerin ancak bir avuç insanda bulunduğuna inanıyordu. Ona göre ülkeler, bu bir avuç insan gibi zeki, kültürlü olmayan çoğunluğun isabetsizce seçtikleri hükümetlerce yönetilmekteydi. Öyleyse, memleketin sadece seçkin yurttaşları tarafından yönetilmelerini sağlayacak bir sistem bulunmalıydı.

Galton, inancını bilimsel olarak doğrulamak için bir yöntem bulmuştu: Plymouth Kentinde her yıl bir hayvan panayırı düzenlenirdi. Bu panayırda bir yarışma yapılırdı: Ortaya iri yarı bir sığır getirilir ve yarışmaya katılanlar, bu hayvan kesildikten sonra elde edilecek et miktarını tahmin etmeğe çalışırlardı. Satın alınan bir bilete, kesilecek hayvandan çıkacak et konusundaki tahmin, ad, soyad, iş yazılır, bu kağıdın iki yaprağından biri alıkonur, diğeri de gişeye verilirdi.. Hayvan kesilip eti tartıldıktan sonra toplanan paranın önemli bir bölümü, sonucu doğru tahmin edenlere dağıtılırdı.

Galton 1906 da bu panayıra, "kesilecek sığırdan çıkacak etin ağırlığını tahmin etme yarışması"nın yapıldığı yere gitti.

O gün yaklaşık 800 kişi tahminde bulunmuş. Bir bölümü, kasap ve çiftçiymiş. Hayvan yetiştirilmesiyle, kesimiyle ilgili olmayanlar, çoğumuz gibi etle ilişkileri arada sırada sofraya oturup bunu yemekten ibaret olan birçok insan da "belki tutturur, bir şey kazanırız" diye yarışmaya katılmışlar: Galton, panayırda böyle konuyu doğrudürüst bilmeden yarışanları, seçimlerde oy verdikleri konularda bilgisi kıt insanlara benzetirmiş. Amacı da bunların ne kadar isabetsiz ve yanlış kararlar vererek sonucu nasıl saptırdıklarını ortaya koymakmış.

Galton, yarışma sonlandıktan sonra düzenleyicilerden, tahminlerin tek tek yazıldığı kağıtları satın alıp incelemiş: Tahminlerin ortalaması, bu hayvandan çıkan etin 538.65 kilo olacağını yansıtırken hayvan kesilip tartıldığında gerçekte 539 kilo geldiği anlaşılmış.

Bu sonuca çok şaşıran Galton, bir bilim dergisine yazdığı makalede, "Bu sonuca bakılınca, kalabalıkların oylarıyla varılan sonuçlara güvenilmesi gerektiği anlaşılıyor" demiş.

Galton, bu örneğe ve daha birçok olguya dayanarak "Doğru koşullarda kalabalıklar, aralarında yer alan en bilgili ve en akıllı kimselerin varacaklarından daha doğru sonuçlara varırlar!" demiştir. Demek ki, kalabalıklar, bu nedenle sıradışı akıllıların güdümüne muhtaç değillerdir: Doğru karar verme dersleri almamışsak bile, zaman zaman oylarımızı, duygularımızın etkisiyle veriyorsak bile, bir araya geldiğimizde oylarımızla "doğruya en yakın sonuç"a varılmasına katkıda bulunmaktayız!

Galton'un, kalabalıkların doğruyu bulacaklarını gösteren bu denemesini öğrendikten sonra başka uygulamaları anımsayıp "Acaba ?" diye sormamız olasıdır.

"Peki öyleyse her konuda bir çok bileni, düzinelerle "beyin fırtınası" takımına sahip olan ABD, Irak ile ilgili kararlarında nasıl oldu da bu çapta yanıldı?" sorusunu sorabiliriz. "Kennedy zamanındaki Domuzlar Körfezi fiyaskosu nasıl gerçekleşti?" diye de sorabiliriz..

Galton'un denemesini ben size, James Surowiecki 'nin "The Wisdom of Crowds"ı ( yani Kalabalığın Bilgeliği) (Abacus Yayınevi, 2005 ) başlıklı bir kitaptan okuyup aktardım... Yazinin tamamini http://www.hekimedya.org/oku.php?yazi_id=1209 adresinde bulabilirsiniz.