Yani "Nefret Söylemi"

Örneğin, masum, basit bir "Takım sevgisi" önce "Karşı takım nefreti", sonra "Nefret söylemi", sonra "Nefret eylemi" haline gelince...




İnsan Hakları
Disiplinlerarası Yaklaşımla
Yazar: Selda Çağlar
Basım Tarihi: 2010 Aralık
Yayınevi: Beta
                                                                                                                                                 


 

 

 

 



sayfa 113

Kökeni "demokratik ideolojinin sacayağı" olarak antik Atina'ya veya "en aziz değerlerden birisi" olarak eski Roma'ya kadar dayanan ifade özgürlüğü, aydınlanma dönemi metinlerinden günümüze kişi haklarını düzenleyen insan hakları belgelerinin neredeyse hepsinde kendisine yer bulmuştur.

"İfade özgürlüğü", büyük çoğunluğu İkinci Dünya Savaş'ından sonra hazırlanmış olan bir çok insan hakları belgesinde,"insan onuru" ile birlikte, modern toplumun amaçladığı nihai değerlerden birisi olarak belirtilmiştir.

Bu iki değerin birlikte anılması rastlantı değildir. Çünkü "ifade özgürlüğü", toplumun ilerlemesi ve her insanın gelişmesi için esaslı koşullardan biri olan demokratik toplumun ana temellerinden birini oluşturmaktadır ve bu anlamda demokrasinin varlığı için karakteristik bir işlev görmektedir. "İnsan onuru" kavramı ise, yaşanan faşizm tecrübesinden sonra Avrupa'da dokunulmaz anayasal bir değer olarak kendisine yer bulmuş ve "hoşgörüsüzlüğe karşı hoşgörülü davranmama" düsturuyla anılan "mücadeleci" anlayış zemininde ifade özgürlüğünün çerçevesini oluşturmuştur.

.İşte bu mücadelenin bir ürünü olarak "nefret söylemi", "insan onuru" kavramını referans alarak, onu koruma iddiasıyla, ifade özgürlüğünün belirgin bir sınırını oluşturmuştur.

Jacops ve Potter'in ifade ettiği üzere, "nefret söylemi" terimi, toplum içindeki belli insanlara karşı, bir takım niteliksel nedenlere dayanan nefreti tahrik eden veya önyargıyı yayan olumsuz söylemlerin oluşturduğu geniş bir spektrumu kapsamaktadır.
.
Ayrıca nefret söylemi toplumsal barış açısından da çok büyük bir tehlike yaratmaktadır. Çünkü bu tarz ifadeler,kimlikler arasında bir hiyerarşi kurma ve "ötekileri" marjinalleştirme potansiyeline sahiptir. Dolayısıyla nefret söylemine karşı, hem kişi hakları, hem de toplumsal barış adına mücadele edilmesi gerekmektedir.
.