Doktorsuz Şehirler (28.07.2009)

Kişisel web sayfam www.ebebaba.com'da 28.07.2009'da yayınlanmış idi.

***

DOKTORSUZ ŞEHİRLER

"... 'da doktor mu var? Doktor değil bizdekiler. İyi olanlar da gitti. Bunlar bir şeyden anlamazlar..."

Nokta noktanın yerine istediğiniz şehir adını koyabilirsiniz. Ben birisini duydum bir hastamın ve yakınlarının ağzından. Korkmuş, daha doğrusu sıkılmış, bunalmış bir haldeydiler. Hangi olaylarla "doktor kalmadığı sonucuna" gelmişlerdi bilemiyorum. Şehirdeki herkes mi, veya çoğunluk mu böyle düşünüyordu. Yoksa, sadece birkaç kişi mi?

Onlara kalsa, o kadar inanarak ve tereddütsüz anlatıyorlardı ki, sanki başka türlü düşünen hiç yokmuş gibi...

Siz herhangi bir başka şehir adını koyabilirsiniz. İşte size kabus gibi bir şehir. Hastasınız veya hastanız var. Ama, şehrin doktorları “doktor değil!” Veya siz öyle hissediyorsunuz. Öyle bir doktor zümresi ki! Hangi gezegenden geldiyse bu tuhaf "doktorlar" yetersiz, güvenilmez. Acaba sadece "doktor" olarak mı güvenilmezler, yoksa "insan" olarak da mı?

Tıp mesleğim, biliyorum. İnsanı da epeyce tanıdım sanıyorum. Neden böyle düşünülür, az çok hissettiğim kadarıyla yorumlamaya çalışayım.

İnsanlar sosyal yaşamda kendilerine düşen rolü-işi yaparlar. Diğer insanlar da diğer işleri yaparlar. Birlikte yaşarlar. Kimisi ayakkabı yapar, kimisi ekmek... Kimisi öğretmenlik yapar, kimisi hakimlik. Sonuçta herkes insandır. Kimisi müdürdür, kimisi hizmetli... Sosyal statülerine göre ayrı bir saygı göstermek gerekse de, sonuçta insandırlar, aslında birer babadırlar, çocukturlar, annedirler. Üretimin ve tüketimin herhalde bir yerlerindedirler.

Bu birliktelik bazen statülerde o kadar katı şekilleniyor ki! Birey yok oluyor. Hani Mardin'in Bilge köyündeki "insan eliyle vahşet" tüylerimizi diken diken etmişti ya! O kültürün içine koyun kendinizi. "Ananız" diyor ki ana dilinizle: "Gidin bu işi halledin!" Siz siz olun da diyin ki: "Öyle şey olur mu ana? Çoluk çocuk bir sürü insan öldürülür mü?" Diyin bakalım diyebilir misiniz? Ananız hakkını helal etmeyecekse... Kardeşleriniz, arkadaşlarınız sizi ayıplayacaklarsa, daha ötesi siz de töreye karşı geldiğiniz diye namlunun ucuna hedef olursanız?

Oysa modern dünya, insana "özgürlük" vaat ediyor, veriyor... Hatta, abartıyor, "parasını verdikten sonra" "her şeyi" veriyor. Parası olan müşteri "her şeyi" isteyebiliyor. Günümüz kapitalist sistemi "parası olan" "herkesi" şımartıyor ölçüsüzce...

Eee, bazıları da şımarmaya hazırsa bu oyunu çok seviyorlar. Güçlerinin yettiği herkese "garson muamelesi (!)" Meslekleri garsonluk olanlar alınmasınlar, hatta beni daha iyi anlayacaklardır. Meslekleri "bir süreliğine" oturup karnını doyuranların isteklerini takip etmek... Ama, müşteriler bazen bu rolü öylesine benimsiyor, içselleştiriyorlar ki, sanki müşteri ezelden beri "padişah soyu" ve "hep de öyle kalacak" ona hizmet eden de, sadece "bu hizmet için doğmuş" ve uyku dışında daima "bu hizmeti yaparak yaşlanacak"...

Tıp mesleğine ve hizmetine de bu gözle bakacak olursanız "doktor" bulamazsınız tabii... Olmazsa olmasın da diyemezsiniz. Lazım olunca ellerine düşeceksiniz. Zor... Toplumsal cinnet kaçınılmaz.

Kabul, tıp mesleği “hata kabul etmez". "Havacılık" gibi, en küçük, masum bir ihmal facia ile sonuçlanabilir. O nedenle, çok katı denetleme mekanizmalarına mutlak gerek var. Bu mekanizmalar ilgili devlet kurumlarının, meslek örgütlerinin ve meslek erbabının vicdanlarıyla tasarlanmalı, herkese güven veren bir adalet sistemi ile korunmalı.

Şimdi öyle mi?

Keşke hiç yutkunmadan "evet" diyebilsem...

Ama, hata ayıklama mekanizmalarının mükemmel olmayışı "hiç doğru yok" demek değil ki! Her şehirde, doktorlar nöbet tutmuyor mu? Hasta bakmıyorlar mı? Geceleri ambulansların taşıdığı hastalar kimlere götürülüyorlar? Bazı şehirlerde, insanların kendi beğendikleri standartlarda doktor bulamadıkları için "bunlar da doktor mu?" demeleri insaf ölçülerine sığar mı?

Bir doktor nasıl yetişir? Nasıl yaşar? Hayati kararlar vermek zorunda kaldığında neler hisseder? Yakınlarınızdan bir genç "Tıp Fakültesini" kazandığında siz neler hissediyorsunuz? Bu insanlar hangi aşamadan sonra toplumun "şamar oğlanı" olmaya başlıyorlar?

Kendimize çuvaldız mı?

Evet. Tabii ki!

Ama, başka bir zaman....

İyi günler, geceler...