Bir yerlere geldik şükür...(10.06.2009)

Kişisel web sayfam www.ebebaba.com'da 10.06.2009'da yayınlanmış idi.

***

Bir yerlere geldik şükür...

Benim rahmetli büyükbabam okuma-yazma bilmeyen bir köylü idi. Babam öğretmen oldu. Ben de şükür, hem doktor, hem öğretmen oldum. Adımın önüne konan "Prof. Dr." unvanının hakkını vermeye çalıştım. İyi bir hekim, iyi bir insan olmaya çalıştım.

Rahmetli bir hocamızın "hekimlikten servet yapılmaz, ama her hekim belli bir refah düzeyine gelir" dediği gibi çok şükür belli bir refah düzeyine geldim. Lakin, hayatın bu kadar zor, global kriz denen gerilemenin bu kadar acımasız olduğu bir ortamda "kurtulmuş" olma mutluluğum biraz buruk.

Tesellim odur ki, bugünkü durumumu "çalıştım, hak ettim" diyebiliyorum.

Köy okullarında ilkokulu bitirip, parasız yatılı olarak maarif kolejini kazandım. Yedi yıl orada okuyup, üniversiteye hazırlık dersanesine gidememiş olmama rağmen (maddi gerekçelerle!) İstanbul Tıp Fakültesini kazandım. Toplam 21 yıl öğrencilikten sonra, pratisyen hekimliğimin beşinci yılında kazanabildiğim kadın-doğum ihtisasında, bedenin dayanma sınırlarını zorlayan 4 yıllık eğitim sürecini, evlilik-babalık sorumluluklarıyla birlikte geçirdim.

Kadın-doğum uzmanı olduktan sonra akademisyen olmak istedim. Bir üniversite hastanesinin kadın-doğum kliniğinin fiili yükünü iki haftada bir hafta olmak üzere yaklaşık 5 yıl taşıdım.

Doçentlik sınavına hazırlanmanın ve sınavın kendisinin nasıl bir süreç olduğunu bilen bilir... Bir arkadaşım doçentlik sınavından sonra "dünyaya hoş geldin!" demişti. Ne dediğini bir ay sonra anlayabildim, o gün bugündür ben de doçentlik kutlamasında bu sözü yeni doçentlere söyler oldum.

Profesör olduktan sonra muayenehanemde çalışmaya başladım. Kiradan çıkıp ilk kez yirmi iki yıllık doktor olduktan sonra "kendi evimde" oturmaya başladım. İkinci el olmayan, yani sıfır km bir arabaya ondan sonra sahip olabildim.

Beş yıldır muayenehanemde çalışıyorum. Hiç "kolay para" kazanmadım. Kimseyi ayıplamıyorum ama ben, ne kürtaj yaptım, ne himen diktim. Binlerce hasta gördüm, binlerce sezaryen yaptım. Bana nasıl davranılmasını istersem hepsine öylece "insan" olarak davrandım. Acılarına ortak oldum, çaresizliklerinden para kazanmaya çalışmadım.

Hak etmediğim, verenin arkasından helal edemeyeceğini düşündüğüm veya zannettiğim bir kuruşunu almadım. Yine de öyle olduğunu düşünen varsa gelsin parasını paramdan ayırsın, alsın!

Yanımda çalışan dört elemanımın ne yıllık izinlerini, ne sigorta primlerini, ne bir başka... hiçbir haklarını gasp etmedim.

"Maddi durumu iyi olmayan indirimi", "sağlıkçı indirimi" gibi gerekçelerin olmadığı hastalara, yani tam tarifeden ücret alabildiklerimin hepsine faturalarını kestim, KDV'lerini verdim, gelir vergilerini verdim. Maliye kontrollerinde teşekkür ettikleri zaman alnım açık, "ben de 82'den beri devlet memuruyum" diyebildim.

Şimdi bir yerlere geldim çok şükür!...

Çocuklarıma da "Çalışın" diyorum, örnek olmaya çalışıyorum.

Prof. Dr. Tayfun Alper